loading

Kategori: Genel

  • Home
  • Kategori: Genel

Fatiha Terkibi

✨FATİHA TERKİBİ✨

İnstagram sayfamızdan daha önce paylaştığımız bu çalışmayı burada daha kolay bulunabilir ve kalıcı olacak hale getirmek için paylaşıyorum…
Benim ara ara verdiğim dua zamanlarında yada enerji temizleme zamanlarında başlanabilecek çok basit ve bir o kadar da etkili bir çalışmadır.

✴️Niyet
Üzerimde bulunan haset, fesat, nazar gibi tüm enerji ve manevi rahatsızlıklarla birlikte ……….
.. (kendi isim ve soyisminizi noktalı kısmın yerinde zikredin) olarak kendimi bloklayarak kendi önüme engel koyduğum tüm olay, durum ve enerjilerin üzerimden kalkarak, zihin beden ve ruh bütünlüğü içerisinde olduğum bir hayatı yaşamaya niyet ediyorum.

✴️ Yapılışı
Elinize 1 bardak su alın…
(doğası bozulmamış yani kaynamamış veya dolaba girmemiş bir su olsun)
🌟 Öncelikle burnunuzdan deriiinn bir nefes alıyorsunuz ve aldığınız nefes ile tek nefeste tekrar nefes almadan 1 adet FATİHA okuyorsunuz.
Veee suya “hooh” şeklinde nefesi veriyorsunuz…
🔹 Bu işlemi tam 7 defa yapıyorsunuz her defasında nefesi yeniden alıyorsunuz ve 1 Fatiha suresi süresince yetiriyorsunuz…
Vee hemen ardından suyu bekletmeden içiyorsunuz 💐🤞

Bu çalışma 7 gün veya 21 gün 1 gün dahi atlamadan yapılması gerekli olan ve bir çalışmadır… 🌹

Şifa ile…
Yıldızlar Akademisi

FETİH SURESİ TERKİBİ

✨FETİH SURESİ TERKİBİ✨

Hayatımızda aşamadıklarımızı FETH edelim mi 😉

Lafı fazla uzatmaya hiç gerek yok.
Ayetleriyle Rahman, bizim söyleyeceğimizden fazlasını söylüyor zaten…

Başlıkta da yazdığı gibi “FETİH SURESİ TERKİBİ” yapalım…

Bu çalışmayı yaparken kalbinize en ufak dahi tereddüt gelmemesini tenzih ederim…
🔹 Defalarca denenmiş hatta yüzyıllardır denenen ve kesin sonuç alınan bir sure terkibidir. 🌹

☄️ Yapmanız Gereken ☄️
İhtiyacınız olan sadece 1 niyet için tam olarak niyet almak..
Gerekirse “falanca kişiden alamadığım paramı almak niyetiyle Fetih Suresi okumaya niyet ediyorum” gibi tam bir niyet olmalı..

Daha sonra 3 ihlas 1 fatiha okuduktan sonra
🔹 41 Adet Fetih Suresi okumalısınız…

Süresi : 3 gün, 5 gün veya 7 günden birine niyet ederek o kadar süre içinde tamamlanması gerekiyor.
.
Yıldızlar Akademisi

Astroloji Tarihi

Astroloji yazılı tarih kadar eskiye uzanır. Astrolojinin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ama bildiğimiz kadarıyla ilk yazılı örnekleri Mezopotamyalılarda vardır. Bu bahsedilen dönem de M.Ö. 23. Yüzyıla kadar gider. Aslında astroloji, ilk insan gözlerini gökyüzüne çevirdiği ilk andan itibaren vardır. Bu da demek oluyor ki yüzyıllar boyu birikmiş bilgi üzerine kurulu bir ilimdir…
Astroloji kelimesinin kökeni yunanca iki sözcüktür: astron (yıldız) ve logos (söz, yasa, düzen, bilgi). Yani astroloji kelime anlamıyla “yıldız bilgisi” demektir.
Tarihte, yıldız bilgisine sahip olanlar hem astrolog hem de astronomlardır. M.S. 17yy. ile 19. yy. arasında insanlar bu iki terimi birbiri yerine kullanmışlardır. Örneğin müneccim kelimesi hem astrolog hem de astronom demektir. Zamanla bu iki ilim birbirinden ayrılmıştır. Ancak astrologlar astronomi ilminden kendilerine uygun olanları almışlar ve kendi alanlarını geliştirmek için kullanmışlardır. Astronomlar ise astroloji ilmini kendi ilimlerinden tamamıyla ayırdılar. Günümüzde kullanılan batı astrolojisinin kökeni ise Eski Yunandan gelmektedir.
Gökte ne varsa yeryüzünde o vardır.
Eski çağlardan beri insanlar gökyüzündeki düzen ile yeryüzündeki yaşam düzeni arasında bir bağlantı olduğunu saptamışlardır. O dönemlerde insanların yaşamlarını planlayabilmeleri, dünyanın düzeni ve gidişi üzerine fikir sahibi olabilmeleri için gökyüzünün ve oradaki hareketlerin incelenmesi zorunluydu. Özellikle tarım alanında bu ilmi çok güzel kullandıkları yine tarihi incelemeler sonucunda kanıtlanmıştır.
Dolunayın, ekinoksların(gündönümleri), sellerin, kuraklıkların ne zaman olacağını bilirlerse tarımsal faaliyetlerinin yanı sıra göçlerini, tahıl stoklarını, hayvanları için ayıracakları azıkları ona göre planlayarak ayarlayabilirler ve yaşamlarını daha düzenli hale getirebilirlerdi. İşte tam olarak da bu sebeple bu ilme vakıf olmayı tercih ediyorlardı.
Mezopotamyalılar yıldızların ve gezegenlerin tanrılarla ilişkili olduklarına hatta bizzat tanrılar olduklarına inanıyorlardı. Başlıca Babil ve Asurlular bu uygarlıklardandır.
M.Ö 538 de Persler ’in Babil’i fethetmesiyle Mısır ve Babil bir rejim altında birleşmiştir. MISIRLILAR daha çok astronomiye ilgi duyuyordu. Onların kullandığı gezegenlerden ziyade yıldızları içeren bir astronomi ilmidir. Sabit yıldızlar ile kullandıkları kendilerine has yöntemleri sayesinde günümüze kadar ulaşan en önemlisi piramitler olmak üzere binalar, tapınaklar gibi daha birçok yapıyı da bu yöntemlerle yapmışlardır. Lakin Mezopotamya astrolojisinin bu fetih döneminde Mısır’a geçtiği bilinmektedir. Kadim halklar astrolojinin Babiller ile alakalı olduğunu bilirler hatta o dönemdeki astrologlara “Kildaniler” denirdi. Lakin Babil astrologlarından daha fazla Mısır astrologlarına ilgi olmuştur. Hatta o dönemde yaşayan birçok yazar araştırmacı bilim adamları Mısıra gelerek oradan edindikleri ilimle eserlerini vermişlerdir. Günümüzde Arap Noktaları diye adlandırdığımız lotların kökeninin de Mısır’a dayandığı bilinmektedir.
Astroloji ilk dönemlerde daha ziyade kehanetten sorumlu rahipler tarafından krala tavsiyelerde bulunmak amacıyla kullanılıyordu. Milattan hemen önce Helen kültürünün yayılması sayesinde halk arasına yayılmıştır. Artık sadece rahipler değil, filozoflar ve akademisyenler de ilgilenen herkes için doğum haritası yorumlar hale gelmişlerdir. Helenistik Dönem M.Ö 330 ile M.Ö 30 yılları arasındaki dönemdir. Büyük İskender’in ölümü ile Aktium Savaşına kadar olan dönemdir bu tarih aralığı.

İslam dönemi ve Astroloji
Milattan sonra Hristiyanlığın yayılmasıyla beraber Paganizm’e ve astrolojiye karşıtlıklar oluşmaya başlamıştır. Bu sayede batıda astroloji giderek zayıflamıştır. M.S. 7. Yüzyılda Müslüman Araplar Mısır’ı, Akdeniz kıyılarını fethederek Mısır, Mezopotamya ve İran’ı tekrar birleştirmişlerdir. Arapların eline geçmeden önce Doğu’da özellikle İran’da Sasani İmparatorluğu hüküm sürmekteydi. Bu süreçte Zerdüştlük ve Astroloji en parlak dönemini yaşamıştı.
Arapların yaptığı savaşlar ile tüm Mezopotamya İslam hakimiyetine girmiştir. M.S. 8. Yüzyılda Bağdat’ta bir okul kurulmuştur. Bu kurulan okulda Ptolemy ve Helenistik astrologların kitapları okutulmuştur. Hatta Hindistan ve İran’dan getirilen eserler Arapça’ya çevrilmiştir. Ve sonrasında Araplar tarafından astroloji geliştirilmiştir.

Batı Astrolojisi
Müslümanların fetihlerine kadar yani yaklaşık 5. Yüzyılın sonlarına kadar astrolojik üstünlük batı dünyasında yer almıştır. Çok büyük gelişmeler olmasa da çalışmalar sürekli devam etmiştir. 8. yüzyıldan itibaren üstünlük doğu dünyasına kaymış, 11. yüzyılla kadar batıda fazlaca gelişme olmamıştır. 11. Yüzyılla başlayan gelişmeler 13. Yüzyılda hız kazanmış ve batı bu konuda kendini geliştirmiştir. Bu süreçte İslam astrologları aldıkları ve çevirisini yaptıkları ilmi sadece muhafaza etmekle kalmamış aynı zamanda geliştirerek korumuşlardır. Özellikle 11 ve 12. Yüzyılda birçok eser Latince’ ye aktarılmıştır. Bu şekilde başlayan yeni Batı Astrolojisi devri hızla gelişmiştir 13.ve 14. Yüzyılın sonunda artık birçok Latince yazılmış yeni eserler de ortaya konulmuştur.

Günümüzde Astroloji
19. yüzyıl sonlarından itibaren başlayan bilinçdışı denilen sistemlerin keşfedilmesi, teosofi hareketlerinden bahsedilmesi ile Astroloji yeni bir boyut kazanmıştır. Astroloji tarihi yazarları 19. Yüzyılı diriliş, 20. Yüzyılı canlanma dönemi olarak nitelendirirler. Astroloji bu dönemde modern dönemlere adapte olmaya başlamıştı. Öyle ki 20. Yüzyılın sonlarına doğru Amerika’da Kepler Kolej (astroloji üniversitesi) açılmış ve İngiltere’de University of Wales adında bir lisansüstü program başlatılmıştır. Bununla beraber Kepler koleji şu anda eski eğitimine devam etmektedir ancak üniversite başlığı altında değildir.
Bugün için de ifade edecek olursak; kişilerin hayatlarına astrolojinin girmesine vesile olan olaylardan biri de psikoloji çalışmalarının yetersiz kalmasıdır. Elbette Natal Harita yorumlarına, yani doğum astrolojisine nasıl, nerede ve ne zaman geçildiğine ilişkin elde çok kesin bilgiler yoktur. Ancak yine bunun da Mezopotamya’da başladığı şüphesizdir.
Son olarak söylemek gerekirse, Astroloji ilmi tüm zamanlar ve tüm mekanlarda insanoğluna en sağlıklı öngörüleri yapabilme avantajı sağlarken hayatları ve geçmişleri, yaptıkları hatalar ve yapmaları gereken doğrular noktasında da uyarmıştır.
Biz de günümüzde büyük devlet adamlarının bu ilmi gayet aktif şekilde kullandığını görüyoruz. Bu ilmin değerinin düşme gibi bir ihtimali yok. Ancak siz de gelin benimseyin bu ilmi demeyi uygun görüyorum. Hayatınızı bu ilimle yeniden yapılandırarak doğru adımlar atabilmenizi talep ederim.
Yeni yazılarımda görüşmek üzere…

Sevgilerimle
Merve Ulukan

İslamda Astroloji

Hz.Adem (as) ve Hz.Muhammed (s.a.v) dahil, arada geçen birçok peygambere Allah, insanlara faydalı olmak ve doğru yolu göstermeleri emriyle farklı ilimler vermiştir.
Bu peygamberlerden astrolojiyle yakından ilgilendiğini bildiğimiz İdris (as)’dır. Kur’an-ı Kerim’de Meryem suresi 56-57. Ayetlerde de “Rasûlüm! Kitapta İdrîs’in kıssasını da anlat. Şüphesiz o özü sözü doğru bir peygamberdi. Biz, onu çok yüce bir mekâna yücelttik.” Diyerek onun makamını yücelten yüce yaratıcı ona Cebrail (a.s) aracılığıyla çok kıymetli olan Astroloji ve Astronomi ilmini öğretmiştir. Diğer adı Hermes olan İdris(as) 72 Lisanı ALLAH vergisi dil yeteneğini ile akıcı bir dil üslubu ile konuşuyordu. Yüce yaratıcı İdris Peygambere daha birçok ilim ve meslek öğretmiştir. Bunlardan birkaçı terzilik, marangozluk, dikiş-nakış, matematik, fen bilimleri gibi ilim ve meslekleri insanlığa da öğretmekle mükellef olmuştur. Fakat onun asıl ilmi yukarıda da bahsettiğimiz gibi astroloji ve astronomi ilmidir. Allah ona gökyüzü hareketlerini, yıldızların ilmini, ayların senelerin yıldızlara göre hesaplanmasını, ayın hareketleri ve dünya üzerindeki etkilerini hesaplama üzerine derin bir ilim öğretti. Bir insanın her şeyi, doğumundan ölümüne, yapacağı işlerden uğrayacağı kazalara, evliliğinden, doğacak çocuğuna kadar tüm bilgi yıldızlar ilmi olan astroloji de mevcut ve bu ilmi de Hz. İdris(as) biz insanlığa öğretmek ve uygulatmakla görevli oldu. Ancak bu ilim öyle bir ilimdir ki Allah bu ilmi öğrenmesine izin verdiği kişiler öğrenebilir ve uygulayarak hayatına yön verebilir. Hz. İdris(as) Astroloji ve Astronomi ilmini; aklıyla, zekasıyla, beyniyle, kalbi ve ruhuyla yapıyordu. Rabb’in ona verdiği tüm duyu organlarını kullanıyordu. Yine tüm duyu organlarını kullanarak yapacak olanlara öğretti bu ilmi.
İslam Dünya’sında Astroloji….
7. ile 14. yüzyıllar arası Batılıların iddia ettiği gibi karanlık çağ değildir aslında. Yeryüzünün tanıklık ettiği her renkten ve her toplumdan insanın birleştiği İslam Uygarlığının doruk noktasına ulaştığı dönemlerdir. Müslüman toplum, bilimi reddetmedi aksine kabul etti ve sahip çıktı. Hindistan ve İran’dan gelen eserlerin tercümeleriyle başlayan bilimsel faaliyetler Müslümanların katkılarıyla 12. Yüzyıla kadar çok üretkenlik yaşadı.
8.yy. da Bağdat’ta kurulmuş olan Beyt’ül Hikme okulu o dönemdeki yabancı astrologların eserlerinin çevirileri ve deneme yanılma yoluyla elde edilen tecrübelerle bu ilmin İslam camiasında geliştirilme dönemi olarak bilinir.
Batı’nın cahilliğinin aksine İslam camiasındaki bu gelişmelerin ana sebebi Kur’an-ı Kerim’in çeşitli astrolojik referanslarıyla teşvikleri olmuştur.
Örnek verecek olursak…
“Ve size, geceyle gündüzü, ayla güneşi hizmetinize verdi; yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Bunda aklını kullanan bir topluluk için önemli ibretler vardır.
Bu ayette de gördüğümüz üzere bir yıldız olan güneşten, ay ve tabi ki diğer yıldızlardan bunlara bakılarak yön bulunabileceğinden, aklını kullanan yani bu ilmi kullanabilen daha doğrusu Allah’ın(cc) nasip ettiği topluluklarda ibretler vardır diyerek bu derin manalı bir ayet için naçizane bir yorum yapılabilir. Derin anlamı ve içinde saklı hikmetler için Allah’u Alem diyebiliriz.
Müslümanların tıp, astronomi, matematik gibi alanlarda olduğu gibi sosyal yaşamda da gayet medeni bir hayat sürdüklerini biliyoruz. Hatta öyle ki bu alanlarda o dönemde Avrupa’dan çok daha ileri durumda olduklarını da biliyoruz. Bunu sağlarken de hayatlarında batıyı küçümseme gibi bir durum yapmadılar. Bağdat’ da her yerden, bilgili insanların toplandığı oturumlar gerçekleştirerek her toplumdan gelebilecek düşünür kitlesine önem verdiler. Tüm ilim ve bilim camiasından kendi ilimlerini geliştirecek olan bilgileri toplayarak büyüttüler. Özellikle Yunan filozoflarının eserlerini ve Hint kaynaklarından gelen eserleri dönüştürerek kullanmayı başardılar. “Dünya Astrolojisi” ile ilgili eserlerini de bunları kullanarak verdiler.
Arapların astrolojiye katkıları:
Araplar, Antik Yunan’dan miras aldıkları çok sayıda astrolojik noktaya daha fazlasını ekleyerek geliştirdiler. Bize de bu dönemden kalan en güzel bilgi Arap Noktalarıdiye bildiğimiz ve astroloji de vazgeçilmezimiz olan noktalardır. Onlara çalışmaları, araştırmaları ve tecrübeleri için teşekkür ederiz. Solar Return, Horary (Soru) astrolojisi gibi şu anda da aktif olarak kullanılan sistemleri o dönemde geliştirdiklerini biliyoruz.
Şimdi de Kur’an-ı Kerim’den bir ayet ile naçizane bir açıklama daha yapmaya çalışalım inşallah…
O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edip (yaratandır. Aklını ve vicdanını kullanıp gerçeği) Bilen bir topluluk için biz ayetleri birer birer (bölüm bölüm) anlatıp (yollarını aydınlattık).
O, öyle bir Allah’tır ki, bizi yıldızlar için değil, yıldızları bizim için, yani kara ve denizin karanlıklarını, bunlarla doğru yolu bulabilelim, bunların delaletiyle hedefimizi, yönümüzü ve kıblemizi, maddî ve manevî yolumuzu doğrultalım diye yapmıştır. Şu hâlde bunlar bizim üzerimizde hâkim ve idareci değil, menfaatlerimize hizmet eden birer hidayet ve rahmet alametleridir. Şüphe yok ki bilgi sahibi olanlar için bu âyetler açıklandı. Birinci olarak gökteki yıldızlar gibi çoklukla zikir ve beyan edilen bu âyetler herkese hidayet olmakla beraber öyle ilmî noktalardır ki bunlardan ilim ehli olanlar, bilmek şanında bulunanlar istifade ederler. İkinci olarak bunların toprakta ve denizde, yerde ve gökte, bitkilerde ve hayvanlarda, hava boşluğunda, astrolojide ve astronomide o kadar çok tafsilatı vardır ki, bunlardan faydalanmak da ilim ehli olanlara, ilmî kabiliyeti bulunanlara mahsustur. Bundan dolayı Müslümanlar, bu prensipler doğrultusunda Botanik, Zooloji, Aritmetik, Astronomi, Astroloji, Meteoroloji, Gökbilim ve Matematik ilimlerini öğrenmeye çalışmalıdırlar diyerek tavsiyede bulunabiliriz. Hasılı bu Kur’an âyetleri o kadar geniş bilimleri içerirler ki bunun açıklamasında ancak “De ki: Rabb’imin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, bir aynı da ona ilave edilse Rabb’imin sözleri bitmeden, denizler tükenirdi” (Kehf, 18/109) âyetinin hükmü geçerlidir.
Esma-ül Hüsna ile burçlar arasında da muazzam bir ilişki vardır. Birkaç örnekle bunları da söyleyelim ve burada yazımızı noktalayalım.
KOÇ: Cabbar, Kaviy, Aziz, Vahid
BOĞA: Hasib, Metiyn, Hafıd
İKİZLER : Semi, Muid, Fettah, Rauf
YENGEÇ: Batın, Şekür, Müheymin, Hafız
ASLAN : Hayy, Evvel, Baki, Selam
BAŞAK : Basir, Muhsi, Melik
TERAZİ: Musavvir, Vedud, Mümin, Vahhab
AKREP : Kahhar, Muntakim, Mumit, Muktedir
YAY: Alim, Kabız, Gafur, Tevvab, Gani
OĞLAK: Sabur, Metiyn, Mani, Kadir
KOVA: Vasi, Kuddüs, Hakim, Mürid
BALIK: Halim, Latif, Mucib, Batın

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle. Yorum ve önerilerinizi bana iletirseniz bende kendimi geliştirerek size daha faydalı olabilirim.
Sevgilerimle…
MERVE ULUKAN

Müzikle Terapi Nedir

Bilinçaltı terapilerinin çok yaygınlaştığı dönemde birçok bilinçaltı terapisi yerine 1 müzik terapisinin çok daha etkili ve basit olduğundan bahsetsem ne dersiniz 😊
Siz zannediyor musunuz herşeyi bilinçli beynimizle veya hür irademizle yapıyoruz?
Mesela bir alışveriş merkezine girdiğimizde yada bir müzik festivalinde, konserde, parkta bahçede duyduğumuz müziklerin sadece o duyduğumuz müzikler kadar olduğunu mu düşünüyoruz hala?
Bir hocam söylemişti “Bilinçaltı çok Aptaldır Merve sen ne dersen inanır” şimdilerde daha iyi anlıyorum bunu ve burada da anlatmam gerektiğini biliyorum. Sanırım o hocamda Jopseph Murphy’ nin şu sözünden esinlenmişti “Bilinçaltı aptaldır. Ne söylerseniz, ne düşünürseniz onu doğru kabul eder. Şakadan hiç anlamaz. Analiz bilincin görevidir.” Yani bilinçaltını boş bir CD ye benzetebiliriz ben ne kaydedersem olduğu gibi yazan sorgusuz sualsiz bir şekilde içine alan bir CD. Yalanda söylesen, iftirada atsan, şaka da yapsan olduğu gibi alıp kabul eden bir kayıt cihazı. Özellikle sevdiğiniz insanlarla muhabbet ederken ki ortamınızı bir düşünün resmen yarı hipnoz gibi bir haldesiniz öyle değil mi işte o anda söylenenler size nasılda güzel etki ediyor değil mi bazen o ortamdan ayrılınca sarhoş gibi oluyorsunuz sebebi nedir diye düşündünüz mü hiç? Her an her ortamda CD doldurulmaya devam ediyor.
Aslında işin ilginç kısmı bu durumu asırlar evvel Peygamber (sav) bize anlattı ancak biz onun anlattıklarını idrak edemedik. “Şakadan bile olsa, yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. “ (Ebû Dâvûd, Edeb, 7/4800; Tirmizî, Birr, 58/1993; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7) demiştir.
Peygamber a.s bu Hadisi-i Şerifinde bilinçaltını anlatmış olabilir mi acaba? Bizim için son zamanların trendi olan bilinçaltını programlamayı onlar aslında yıllar önceden biliyor olabilirler mi? Kuran’ın okunmasına ve dinlenmesine verdiği önem de bundan dolayı olabilir mi acaba? O değil de İblis de boş durmayacağını her fırsatta nasıl da belirtmiş “Rabbim! İçlerinde ihlasa erdirilmiş kulların hariç hepsini azdıracağım.” Diyerek.
Şimdi İblis nerededir desem hepimizin aklına bir yerler gelecek. Bazımız bir kişi ya da nesneyi düşünerek cevap verirken belki de bazımız Mekke ya da Medine de olduğunu söyleyecektir. Peki İblisi dışarda aramak gerçekten mantıklı mı? Ya o da bizim içimizdeyse ve biz onu terbiye etmeliysek?
Eee biz bunu nasıl başaracağız dediğinizi duyar gibiyim.
Şu anda her ne konumda ya da nerede olursak olalım dış güçlerin etkisine yani dışardan gelen etkilere açık durumdayız. Bunun için önceliğimiz frekansımızı yükseltmek ve kendimizi sevmek olmalıdır. Tabi bunu tek başımıza yapabilecek duruma gelene kadar destek almak durumundayız. Bu bizim tekamül yolculuğumuzda günümüz fırsatlarından biridir. Şimdi diyeceksiniz müzik terapisi sadece günümüzde mi var elbette hayır bu sistem bize unutturulmuş sistemlerden biridir. Tıpkı bizim şu anki bu nesilde anne babalarımızın yaşadıklarını örf adet ve edeplerini anlamadığımız gibi. Konumuza dönelim.
Müzik terapisi bizim genlerimizde olan ve nesiller boyu kullanılmış bir sistemdir. Osmanlı İmparatorluğundan Selçuklu Hükümranlığına kadar bir çok Türk devletinin hastanelerinde dahi uygulanan ve çok başarılı çözümler ile insanları ait oldukları frekanslara çıkararak huzur ve teslimiyet ile tekamül yolculuğuna yardımcı olan bir çok sistemden biri de buydu.
Günümüz dünyasında ise müzik terapi denildiğinde halk arasında “gavur” diye hitap edilen Batı aklımıza gelir ve zannederiz ki bu onların sistemi. Oysaki onlar bizden esinlenerek kullandıkları sistemle Dünya üzerinde tabir yerindeyse at koşturuyorlar.
İkra (oku)! Dendi bize… Biz okumayı sadece kitap okumak olarak mı düşündük acaba? Yoksa insan önce kendini okumalı ve çözümlemeli mi? Bu detayı hiç düşündük mü ya da en son ne zaman düşündük? İnsan okumaya önce kendinden başlamalı. Kainatın içinde zerre olan insanda gizlidir tüm kainat. “Rabbim” diyorsun ben seni arzuluyorum seni senden istiyorum. Ama o geldiği zaman da tanımıyorsun kendi zihnindeki Rabb’i istiyorsun. Senin istediğin gibi hareket etsin istiyorsun. Peki fıtrat üzere yaratılmış olan biz Hz. İnsan bunu neden istiyoruz? “Ben ona ruhumdan üfledim” dediği biz Hz. İnsan artık kendimize gelmeliyiz. Boş durmak vakti değil vakit önce Can sonra Canan diyerek önce kendimizi düzeltmeye başlamakla olmalıdır.
Bunun için size muhteşem bir teklifle geldim. Osmanlı Saraylarından, Selçuklu Hanedanlığından kopup gelen günümüzde ise üst akıl denilen topluluğun elinde bulunan ve çok aktif olarak kullandığı ayrıca insanlığa hem zarar hem de fayda sağlayabilecek bir ilim olan Müzik Terapisi ile karşınızdayım…
Bu sistemi benimle beraber deneyimlemeye tüm sistemlere karşı kendi bilinçaltımızı kendimiz programlamaya, bilinçaltımızla beraber bilincimizi de devreye sokarak bir üst boyuta taşımaya “neden olmuyor” dediklerimizi önce Rahman’ın izni ile oldurmaya niyet etmeye ve bunu başaracağımıza inanarak bu yola çıkmaya hazır mıyız?
Ben bu yoldayım canlarım sizi de bekliyorum. Burası çok güzel. Uzun yıllardır aradığımı buldum ve ben artık bu yol üzere sabitim Biiznillah. Sizin de aklınızın bir köşesinde durayım şimdi “hadi ordan be öyle şey mi olur” diyerek es geçseniz bile bir gün ihtiyacınız olduğunda geri geldiğiniz de ben burada olacağım.
Müzik terapilerimin detaylı hali alt başlıklarda mevcut. Bunlardan arzu ettiğinizi seçerek irtibata geçebilirsiniz. Sizi seviyorum… En güzele emanetsiniz canlarım…

MERVE ULUKAN