Astroloji yazılı tarih kadar eskiye uzanır. Astrolojinin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ama bildiğimiz kadarıyla ilk yazılı örnekleri Mezopotamyalılarda vardır. Bu bahsedilen dönem de M.Ö. 23. Yüzyıla kadar gider. Aslında astroloji, ilk insan gözlerini gökyüzüne çevirdiği ilk andan itibaren vardır. Bu da demek oluyor ki yüzyıllar boyu birikmiş bilgi üzerine kurulu bir ilimdir…
Astroloji kelimesinin kökeni yunanca iki sözcüktür: astron (yıldız) ve logos (söz, yasa, düzen, bilgi). Yani astroloji kelime anlamıyla “yıldız bilgisi” demektir.
Tarihte, yıldız bilgisine sahip olanlar hem astrolog hem de astronomlardır. M.S. 17yy. ile 19. yy. arasında insanlar bu iki terimi birbiri yerine kullanmışlardır. Örneğin müneccim kelimesi hem astrolog hem de astronom demektir. Zamanla bu iki ilim birbirinden ayrılmıştır. Ancak astrologlar astronomi ilminden kendilerine uygun olanları almışlar ve kendi alanlarını geliştirmek için kullanmışlardır. Astronomlar ise astroloji ilmini kendi ilimlerinden tamamıyla ayırdılar. Günümüzde kullanılan batı astrolojisinin kökeni ise Eski Yunandan gelmektedir.
Gökte ne varsa yeryüzünde o vardır.
Eski çağlardan beri insanlar gökyüzündeki düzen ile yeryüzündeki yaşam düzeni arasında bir bağlantı olduğunu saptamışlardır. O dönemlerde insanların yaşamlarını planlayabilmeleri, dünyanın düzeni ve gidişi üzerine fikir sahibi olabilmeleri için gökyüzünün ve oradaki hareketlerin incelenmesi zorunluydu. Özellikle tarım alanında bu ilmi çok güzel kullandıkları yine tarihi incelemeler sonucunda kanıtlanmıştır.
Dolunayın, ekinoksların(gündönümleri), sellerin, kuraklıkların ne zaman olacağını bilirlerse tarımsal faaliyetlerinin yanı sıra göçlerini, tahıl stoklarını, hayvanları için ayıracakları azıkları ona göre planlayarak ayarlayabilirler ve yaşamlarını daha düzenli hale getirebilirlerdi. İşte tam olarak da bu sebeple bu ilme vakıf olmayı tercih ediyorlardı.
Mezopotamyalılar yıldızların ve gezegenlerin tanrılarla ilişkili olduklarına hatta bizzat tanrılar olduklarına inanıyorlardı. Başlıca Babil ve Asurlular bu uygarlıklardandır.
M.Ö 538 de Persler ’in Babil’i fethetmesiyle Mısır ve Babil bir rejim altında birleşmiştir. MISIRLILAR daha çok astronomiye ilgi duyuyordu. Onların kullandığı gezegenlerden ziyade yıldızları içeren bir astronomi ilmidir. Sabit yıldızlar ile kullandıkları kendilerine has yöntemleri sayesinde günümüze kadar ulaşan en önemlisi piramitler olmak üzere binalar, tapınaklar gibi daha birçok yapıyı da bu yöntemlerle yapmışlardır. Lakin Mezopotamya astrolojisinin bu fetih döneminde Mısır’a geçtiği bilinmektedir. Kadim halklar astrolojinin Babiller ile alakalı olduğunu bilirler hatta o dönemdeki astrologlara “Kildaniler” denirdi. Lakin Babil astrologlarından daha fazla Mısır astrologlarına ilgi olmuştur. Hatta o dönemde yaşayan birçok yazar araştırmacı bilim adamları Mısıra gelerek oradan edindikleri ilimle eserlerini vermişlerdir. Günümüzde Arap Noktaları diye adlandırdığımız lotların kökeninin de Mısır’a dayandığı bilinmektedir.
Astroloji ilk dönemlerde daha ziyade kehanetten sorumlu rahipler tarafından krala tavsiyelerde bulunmak amacıyla kullanılıyordu. Milattan hemen önce Helen kültürünün yayılması sayesinde halk arasına yayılmıştır. Artık sadece rahipler değil, filozoflar ve akademisyenler de ilgilenen herkes için doğum haritası yorumlar hale gelmişlerdir. Helenistik Dönem M.Ö 330 ile M.Ö 30 yılları arasındaki dönemdir. Büyük İskender’in ölümü ile Aktium Savaşına kadar olan dönemdir bu tarih aralığı.
İslam dönemi ve Astroloji
Milattan sonra Hristiyanlığın yayılmasıyla beraber Paganizm’e ve astrolojiye karşıtlıklar oluşmaya başlamıştır. Bu sayede batıda astroloji giderek zayıflamıştır. M.S. 7. Yüzyılda Müslüman Araplar Mısır’ı, Akdeniz kıyılarını fethederek Mısır, Mezopotamya ve İran’ı tekrar birleştirmişlerdir. Arapların eline geçmeden önce Doğu’da özellikle İran’da Sasani İmparatorluğu hüküm sürmekteydi. Bu süreçte Zerdüştlük ve Astroloji en parlak dönemini yaşamıştı.
Arapların yaptığı savaşlar ile tüm Mezopotamya İslam hakimiyetine girmiştir. M.S. 8. Yüzyılda Bağdat’ta bir okul kurulmuştur. Bu kurulan okulda Ptolemy ve Helenistik astrologların kitapları okutulmuştur. Hatta Hindistan ve İran’dan getirilen eserler Arapça’ya çevrilmiştir. Ve sonrasında Araplar tarafından astroloji geliştirilmiştir.
Batı Astrolojisi
Müslümanların fetihlerine kadar yani yaklaşık 5. Yüzyılın sonlarına kadar astrolojik üstünlük batı dünyasında yer almıştır. Çok büyük gelişmeler olmasa da çalışmalar sürekli devam etmiştir. 8. yüzyıldan itibaren üstünlük doğu dünyasına kaymış, 11. yüzyılla kadar batıda fazlaca gelişme olmamıştır. 11. Yüzyılla başlayan gelişmeler 13. Yüzyılda hız kazanmış ve batı bu konuda kendini geliştirmiştir. Bu süreçte İslam astrologları aldıkları ve çevirisini yaptıkları ilmi sadece muhafaza etmekle kalmamış aynı zamanda geliştirerek korumuşlardır. Özellikle 11 ve 12. Yüzyılda birçok eser Latince’ ye aktarılmıştır. Bu şekilde başlayan yeni Batı Astrolojisi devri hızla gelişmiştir 13.ve 14. Yüzyılın sonunda artık birçok Latince yazılmış yeni eserler de ortaya konulmuştur.
Günümüzde Astroloji
19. yüzyıl sonlarından itibaren başlayan bilinçdışı denilen sistemlerin keşfedilmesi, teosofi hareketlerinden bahsedilmesi ile Astroloji yeni bir boyut kazanmıştır. Astroloji tarihi yazarları 19. Yüzyılı diriliş, 20. Yüzyılı canlanma dönemi olarak nitelendirirler. Astroloji bu dönemde modern dönemlere adapte olmaya başlamıştı. Öyle ki 20. Yüzyılın sonlarına doğru Amerika’da Kepler Kolej (astroloji üniversitesi) açılmış ve İngiltere’de University of Wales adında bir lisansüstü program başlatılmıştır. Bununla beraber Kepler koleji şu anda eski eğitimine devam etmektedir ancak üniversite başlığı altında değildir.
Bugün için de ifade edecek olursak; kişilerin hayatlarına astrolojinin girmesine vesile olan olaylardan biri de psikoloji çalışmalarının yetersiz kalmasıdır. Elbette Natal Harita yorumlarına, yani doğum astrolojisine nasıl, nerede ve ne zaman geçildiğine ilişkin elde çok kesin bilgiler yoktur. Ancak yine bunun da Mezopotamya’da başladığı şüphesizdir.
Son olarak söylemek gerekirse, Astroloji ilmi tüm zamanlar ve tüm mekanlarda insanoğluna en sağlıklı öngörüleri yapabilme avantajı sağlarken hayatları ve geçmişleri, yaptıkları hatalar ve yapmaları gereken doğrular noktasında da uyarmıştır.
Biz de günümüzde büyük devlet adamlarının bu ilmi gayet aktif şekilde kullandığını görüyoruz. Bu ilmin değerinin düşme gibi bir ihtimali yok. Ancak siz de gelin benimseyin bu ilmi demeyi uygun görüyorum. Hayatınızı bu ilimle yeniden yapılandırarak doğru adımlar atabilmenizi talep ederim.
Yeni yazılarımda görüşmek üzere…
Sevgilerimle
Merve Ulukan